17 Eylül 2007 Pazartesi

İdeal Öğretmenin Nitelikleri

İdeal Öğretmenin Nitelikleri
Her şeyden önce öğretmen mesleğini sevmeli ve kendi sahasında söz sahibi olmalıdır.
İlk intiba çok önemlidir. Ders yılına nasıl başlanırsa öyle devam edilir, bu yüzden sınıf içerisindeki hal ve davranışlarımızı çok iyi ayarlamamız gerekir.
Öğrencilerin "Bu dersi neden görüyoruz? ", "Bize ne faydası var? " sorularına cevap verilmeli ve konular günlük hayattan örnekler verilerek somutlaştırılmalı.
Dersi anlatırken kısa ve öz konuşmalı, öğrencilerin anlamadığı yerleri farklı kelimeler kullanarak sabırla tekrar etmeli
Öğrencilerin sıkıldıklarını ve ya dikkatlerinin dağıldığını gözlerinden anlayabilmeli, böyle anlarda fıkralar ve ya kısa anekdotlarla derse ara vererek dersin ağır havasını dağıtmalı
Ders boyunca bütün öğrencilerin mümkünse derse aktif olarak katılımlarını sağlamalı. Bunun için konuyla ilgili düşündürücü sorular hazırlanmalı.
Öğrenciler sorulan bir soruya yanlış cevap verdiğinde kesinlikle sınıf içerisinde onu küçük düşürecek tavırlar sergilememeli.
Öğretmen sınıfta her öğrenciye eşit davranmalıdır. (Herkesi eşit sevin demiyorum,mutlaka diğerlerinden daha çok sevdiğiniz öğrenciler olacaktır fakat bunu belli etmeyin. )
Öğrencilerin 6. hissi olduğunu asla unutmayın. Sizin yorgun tedirgin, ve ya sinirli olduğunuz hemen anlarlar.
Öğrencilerinizden ne istediğinizi açıkça ifade edin, sınıf kuralları belirleyin ve bunlara uymalarını sağlayın.
Öğrencilerinizle iletişim kurabilmek için isimlerini bilmeniz şarttır. İlkönce isimlerini öğrenin ve onlara isimleriyle hitap edin.
Her öğrenci için bir dosya tutun. Bu dosyada telefonu, aile bilgileri, sevdiği şeyler, zayıf ve güçlü olduğu yönler, dersteki tutumu ve başarısı bulunsun.
Ailelerle görüşmekten çekinmeyin. Zaman buldukça onları arayın. Hiç okula gelmeyen ve sizlerle görüşmeyen velilerin ilgisiz olduklarını düşünmeyin ve onlarla irtibata geçin.
Öğrencilerinizle "öğretmen tonu" diyebileceğimiz o otoriter ses tonuyla konuşmayın. Ses tonunuz onlara değer verdiğinizi göstersin, onlara yukardan baktığınızı değil.
Sınıftaki sessiz öğrenciyi görmemezlikten gelmeyin,onlara görevler verin ve derse katılmalarını sağlayın, vakit buldukça onlarla konuşun.
Sınıfınızda bir takım ruhu oluşturmaya çalışın.
Ders anlatırken öğrencilerinizin gözlerinin içine bakın ve anlayışlı, sabırlı olun.

AİLE KUTSİYETİ VE SORUMLULUKLARI

A- AİLE KUTSİYETİ VE SORUMLULUKLARI

1- Rum 21 / 405 - Kaynaşmanız için size kendi ( cinsinizden ) eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de onun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.

Allah;
a- İnsanların psikolojik, biyolojik, ekonomik ve sosyal ihtiyaçların giderilerek huzur bulması ve kaynaşması için aile kurumunu emretmesi,
b- Yine aileyi devam ettirmek için de eşler arasına sevgi ve merhamet oluşturması,
c- İnce düşünen insanların iman etmesini, hatta imanlarını arttırması için önemli bir faktördür.
d- Bu nedenle eşler karşılıklı olarak evde;
a- Sevgi, saygı ve huzur ortamı oluşturmalarının bir görevleri olduğunu,
b- Huzursuzluk çıkarmalarının ise görevleri olmadığını bilmelidirler.

2- Bakara 187 / 28 - ... ( Günahlara karşı ) onlar sizin için birer elbise ( koruyucu ), siz de onlar için birer elbisesiniz ( koruyucusunuz )...

Her ortamda her türlü harama, günaha ve cehenneme karşı eşler birbirlerini korumakla görevlidirler.

Eşlerin şeytana uyarak birbirini aldatması bu elbisenin parçalanmasıdır. Çünkü aile hayatında huzur, fuhuşta ise bunalım ve sefalet vardır.

3- Tahrim 6 / 559 - Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…

Eşler istikrarlı bir şekilde barış içinde yaşayarak;
a- Dünyada birbirlerini cehalet, yokluk ve günahtan, ahiret içinde ateşten korumalı,
b- Bu ruhla çocuklarına da hem İslam’ ı öğretmeli hem de istikbal sahibi yapmaya çalışmalıdırlar.
c- Bu nedenle yemekte beraber olunduğu gibi Kur’an okumada, namazda ve duada birlik ve beraberliği sürdürmelidirler.

4- Bakara 223 / 36 - Kadınlarınız sizin için bir tarladır ( neslin devamı ve eğitimi için elverişlidir )...

Kadının fıtratı;
a- Takva bir eş ilişkisine,
b- Neslin devamına,
c- Hayır veya şer adına ne verirsen fazlası ile karşılık verecek bir fıtrata sahiptir.
d- bu nedenlerle eğitim-öğretimi ve beceri gerektiren tüm işler için çok elverişli bir kültür tarlasıdır.
e- Kadınlar ne kadar imanlı, hayalı, kültürlü ve asil olarak yetiştirilirse toplumun geleceği o kadar aydınlık ve ümit verici olur.
f- Yoksa sapık ilişkiler, AİDS ve diğer zuhrevi hastalıklarla doğacak nesil doğmadan batan güneş gibi toplumu karanlığa itecektir.

5- Bakara 221 / 34 - Allah’ a ortak koşan kadınlar iman etmedikçe siz onlarla evlenmeyin, müşrik bir kadın hoşunuza gitse dâhi, mümin bir cariye ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkekler de iman etmedikçe onları ( kızlarınızla ) evlendirmeyin. Bir müşrik erkek hoşunuza gitse de mümin bir köle ondan daha hayırlıdır. Onlar cehenneme çağırır, Allah ise izniyle cennete ve mağfirete çağırır, Allah insanlara ayetlerini açıklıyor ki, düşünüp öğüt alsınlar.
Müminler;
a- İmrenseler de Allah’ a şirk koşan insanları eş olarak seçmemelidirler,
b- Çünkü nesli dünyada küfre, ahirette de cehenneme çağırabilirler.
c- Bunların yerine fakir de olsa imanlı, görgülü ve gönül zengini insanları seçmelidirler.

Not: Gayrimüslime kız vermek manen tarlayı, takımı ve olacak mahsulü yani nesli yabancı çiftçiye teslim etmeye benzer.

6- Nur 32 / 353 - İçinizden eşi olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin, bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfünden onları zengin kılar, Allah lütfü bol olan ve her şeyi bilendir.

Evlenmeye gücü yetmeyen, günahlardan sakınan bekar veya dul fakirleri evlendirmek;
a- Müslümanların üzerine bir borçtur.
b- Allah takva oldukça onlara geçinecek, hatta ekonomik bakımdan güçlenecek fırsatlar yaratır.
c- O fırsatları iyi değerlendirmek de yine o fakir insanların bir görevidir.

7- Nisa 34 / 83 - Erkekler, kadınlar üzerine idareci ve hâkimdirler, çünkü Allah birini ( cihat, imamet, miras gibi işlerde ) diğerlerinden üstün yaratmıştır, bir de erkekler mallarından ( kadınlara sorumluluk gereği ) harcamaktadırlar, iyi kadınlar ( Allah’ a ) itaatkârdırlar, Allah’ ın onları korumalarına karşılık kocaları ( yanlarında ) bulunmadığında da ( namuslarını ve onların mallarını ) koruyucudurlar. Baş kaldırmalarından korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, uslanmazlarsa yataklarda onlardan ayrı durun, ( bu da yetmezse hafifçe) dövün, eğer size itaat ederlerse artık onları incitmeye bir bahane aramayın, çünkü Allah çok yücedir çok büyüktür.

Allah müslüman erkekleri müslüman kadınlar üzerine;
a- Cihad, imamlık ve miras konusunda idareci kılmıştır. Bu nedenle cahil olamaz.
b- Ayrıca eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını gidermekle de sorumlu tutmuştur.

İyi kadınlar;
a- Allah’ a itaatkardırlar,
b- Allah’ ın hiçbir emrine itiraz etmezler,
c- Kocasının namusunu ve malını korurlar.

Dikkat edilirse iyi kadınların haklı veya haksız kocasına itaat eden değil de Allah’ a itaat edenler olduğu belirtilmektedir.

Bazen kadın cehaletinden veya psikolojik bir rahatsızlığından dolayı ev içinde olur-olmaz şeylere isyan ettiğinde veya ailenin şeref ve namusunu tehlikeye sokacak problem çıkarıyorsa;
a- Önce ona öğüt vermeli, çünkü bazı insan sözden, bazısı bakıştan ders alır.
b- Dinlemezse ayrı yatakta yatıp uyumalı,
c- Bu da yetmezse artık söz kar etmiyorsa yaralamayacak şekilde hafifçe dövmelidir,
d- Çünkü akıllı ve bilgili insan özellikle açıklamadan fakat aşırı arsız, cahil ve şehvet hastalığına tutulanlar ise kadın veya erkek olsun sözden çok tehdit ve dayaktan ders alırlar. Bu noktayı çok iyi bilmelidir. Yoksa önü alınamaz bir şekilde toplum düzeni bozulur.
e- Bunlara rağmen kadınları incitmek için de bir bahane aramamalıdır.









Not: İslam’ da;
a- Erkek veya kadına aşırı inkarcıdan ve cahilden yüz çevrilmesi emredilmekte,
b- Ayrıca dalkavuk, münafık, müşrik, korkak, cimri, meczup ( cahil ve yarı deli ) ve kibirli, gururlu bir erkeğe neslin bozulmaması için bırakın idareciliği kız verilmesi dahi hoş görülmemektedir. Ayrıca hafif dövülmesi gereken ya erkekse buna nasıl yaklaşılacak? Bu da gösteriyor ki dayaktan önce daha çok etki yapacak olan eğitim, öğretim ve psikolojik bir yaklaşımla iknaya çalışmanın gereğini zorunlu kılmaktadır.
c- Ailenin sağlam temellere dayanması için inanç, ekonomik ve kültürel benzerliğe yani denkliğe önem verildiği,
d- Bu nedenlerle ailede idareciliğin ve sorumluluğun şirke çağıran cahil bir erkeğe değil de imanlı ve kişilikli erkeğe verildiği unutulmamalıdır.
e- Allah’ ın emirlerini, ceza veya mükafatını müminler saygıyla kabullenir, vahiy olduğu için eleştirmezler, vahyi ileri geri eleştirenlerin ise İslam’ la ilgileri kesilmiş olur. Unutulmamalı ki Allah’ ın emrettiği hükümler uygulanmadıkça da toplum düzeni kontrolden çıkmakta ve belirsizliğe doğru gitmektedir.

8- Nisa 35 / 83 - Eğer karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden de bir hakem gönderin, bunlar uzlaştırma isterlerse Allah onların arasını bulur, Allah her şeyi hakkı ile bilir ve her şeyden haberdardır.

Kadın ve erkek birbirlerinin kıymetini bilecek olgunluğa ulaşamamalarından veya ailenin dağılacağından korkulursa ailenin devamı için;
a- Erkeğin ailesinden bir hakem,
b- Kadın ailesinden de bir hakemle eşler uzlaştırılmaya çalışılmalıdır.
c- Sonuçta olumlu veya olumsuz kararlar ortak verilmelidir.
d- Boşanmak bir kurtuluş ve son değildir ama genellikle hüzünlü ve mahrumiyetli bir hayatın başlangıcıdır.

9- Bakara 233 / 36 - Emzirmeyi tamamlatmak isteyen ( baba ) için, anneler çocuklarını iki yıl tam emzirirler, onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir...

Çocuğun maddi ve manevi doyuma ulaşması için;
a- Anneler çocuklarını iki yıl emzirmelidir,
b- Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi de baba tarafına aittir.
c- Günümüzde bir çok annenin kızına “ oku da evlenince erkeğine bağımlı ve muhtaç olma “ sözü hem bu ayete ters düşmekte hem de annelerin empoze ettiği bu çarpık anlayış kızları gençliğinde yorulmaya, evlendiğinde de komplekse ve mutsuzluğa itmektedir.
d- Halbuki erkeğin evini geçindirmesi bir lütuf değil ilahi bir sorumluluktur.

10- İsra 23 / 283 - Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti, onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırlarsa kendilerine öf bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle.

Allah;
a- Kendisine kulluğu,
b- Ana-babaya da;
a- İyiliği,
b- Güzel söz söylemeyi,
c- Gelin kaynana kavgasını değil onlara öf bile dememeyi emretmektedir.

11- Teğabün 14 / 556 - Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır, onlardan sakının ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 15- Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır, büyük mükâfat ise Allah’ ın yanındadır.



Aile bireyleri;
a- Cihada, infaka, ilmi çalışmalara ve hicrete yardımda bulundukları müddetçe hizmet,
b- Karşı geldikçe de bilerek veya bilmeyerek bir fitne görevi yaparlar.

12- Hud 45 / 225 - Nuh Rabbine dua edip şöyle dedi: Ya Rabbi elbette oğlum benim ailemdendir, senin vaadin haktır, onu yerine getirirsin. ( Hâlbuki tufanda ailemi kurtaracağına dair bir vaadin vardı, oğlum ise tufanda boğuldu, şimdi oğlumun durumu nedir? ), sen hâkimler hâkimisin. 46- Allah şöyle buyurdu: Ey Nuh! O, senin ailenden değildir, çünkü o salih olmayan bir amel sahibidir ( kâfirdir ), o halde bilmediğin bir şeyi benden isteme, seni cahillerden olmaktan men ederim.

Aile bireyleri;
a- Kan bağı bakımından bir aile kurumu olsalar da
b- İçlerinden biri inatla küfrediyor ve Allah’ a karşı geliyorsa onun ailesiyle bağı manen kopmuştur.

13- Şura 45 / 487 - Ateşe arz olunurken onların zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler sürekli bir azap içindedirler…

İslam’ ı yaşamadığı gibi ailesine de öğretmeyenler ateşe arz olunurken;
a- Onların mahcubiyetinden ve üzüntülerinden ötürü başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıkları görülecek,
b- İnananlar da; işte asıl ziyana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır diyeceklerdir.

Not: Müslüman aileleri ve dini eğitim-öğretim yapan kurumları bekleyen tehlike;

Çocuk ailesini, hocasını kusursuz ve büyük görmek ister ama ebeveynler ve hocalar namazda, infakta, oruçta, haramlar konusunda titizlik göstermez hatta kaytarma yaptıkça çocuğun gözünden bir düşme başlar. Sonra çocuk “ demek ki böyle de olabiliyormuş “ demeye ve söz dinlememeye başlar.

İleri geri konuşmalar, gösteriş için yapılan işler çocuğun iç dünyasını yıkar ve çocuğu duyarsızlaştırır. Bu olay tuzsuz derinin kurtlanmasına benzer. Böyle aileler kendi kendini yıkmaya başlamış olur. Örneğin aile;
a- Namazın önemini anlatır ama camiye gitmez,
b- Gıybeti kötüler ama kendi yapar,
c- Sigara içmeyin der kendi içer,
d- Küfretmeyin der öfkelenince kendisi eder vs.

Bu ve bunlara benzer olumsuzluklar hasta bir nesli oluşturur. Bu nedenle müslümanlar doğru olmalı ki doğru bir nesil beklesinler.

14- R. Salihin C 1 - S 390 - No 319 ( Müslim ) Ebu Hureyre (r.a)’ dan Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Kim anne-babasından birine yahut ikisine beraber yaşlılıklarında ulaşır da ( haklarını ödeyemediği için ) cennete giremezse burnu yere sürünsün ( zillete ve fakirliğe düşsün ), sonra burnu yere sürünsün, sonra burnu yere sürünsün.

H. Ş. göre her mümin şirk hariç;
a- Anne-babanın sevgisini ve duasını almaya çalışmalı,
b- Öfkelerinden ve beddualarından ise özenle kaçınmalıdır.




İSLAMİ BİR AİLE NASIL OLMALIDIR? SORUSUNA


BU AYETLER VE HADİS IŞIĞINDA CEVAPLAR


1- Aklını kullanan insanlar ailede kaynaşmaya ve aralarındaki sevgi ve merhametin ve huzurun artmasına katkıda bulunmalı, kaynaşmayı, sevgiyi ve merhameti yok edecek hareketlerden de kaçınmalıdır,
2- Eşler birbirlerine sıcakkanlılıkla günahlara, haramlara, fuhşa, gıybete daha doğrusu cehenneme karşı koruyucu bir kalkan gibi olmalıdır, yoksa eşler birbirlerine karşı küstükçe, somurttukça bu ayeti çiğneyerek koruyucu bir elbise olma özelliklerini kaybedeceklerini unutmamalıdırlar,
3- Kadınların hem sağlıklı bir neslin devamını sağlayacağı hem de iyi bir aile eğiticisi olabileceği için bayanları mutlaka iyi eğitmeli ve anneliğe iyi hazırlamalıdır,
4- Hangi cins olursa olsun imrenilse bile kâfir veya müşrik bir eş tercih edilmemeli bunun yerine gariban da olsa takva olan bir eş tercih edilmelidir. Çünkü inanmayanlar imanın dışında cazip yönleri ile cehenneme, Allah ise cennetine ve affına çağırmaktadır,
5- Çok fakir olup evlenemeyen fakat takva olanları müminler el birliği ile evlendirmelidir,
6- Allah aile düzeninin devamı için erkeğe daha çok sorumluluk yüklemiştir,
7- Kadınların iyisi ise Allah’ a itaatkâr olanlardır,
8- Aile içinde ve her ortamda incitmeye bahaneler aranmamalıdır,
9- Özellikle kadın, evde namusun ve malın koruyucusudur,
10- Eşler arasındaki evliliği tehlikeye sokacak anlaşmazlıklar olursa iki taraftan olgun ve adaletli hakemler tarafından bu sorun hayırlı bir sonuca bağlanmalıdır,
11- Ailenin geçiminden baba sorumludur,
12- Aile yalnız Allah’ a kulluk etmeli ve anne babaya iyi davranmalı, onlar karşısında bezginleşip öf bile dememeli, herhangi bir sebeple onları azarlamamalı, kararlılıkla onlara güzel söz söylemelidir,
13- Aile reisi öyle bir diyalog kurmalı ki eş ve çocuklar babanın İslam’ i hizmetine, infakına, ilmi çalışmalarına, gerektiğinde hicretine karşı gelerek fitnenin ve düşmanın yapacağını yapmamalıdır,
14- Çocuklar dünyada kan bağı olarak aile bireyi olsa da Allah’ ın davasına karşı geldiği takdirde dünyada iken dostlukları ahirette de her türlü bağları kesilir,
15- Kendi yolunu bulamayıp çocuklarına da İslam’ ı öğretmeyen ebeveynler hem kendilerini, hem eşini hem de çocuklarını ebedi bir uçuruma ittiğini unutmamalıdırlar,
16- Her kim anne babasının yaşlanmasına rağmen maddeten ve manen onları desteklemedikçe, dualarını almadıkça çok da kazansa zilletten, sıkıntıdan, yokluktan veya vicdanen bunalmaktan kurtulamayacağını bilmelidir.


















B- AİLEDE HAYÂ VE TESETTÜRÜN ÖNEMİ


1- Araf 26 / 152 - Ey Âdemoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık, takva elbisesi; işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ ın ayetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar ( diye onları indirdi ).

Allah insanlar için;
a- Hem üzerlerini örtecek,
b- Hem de güzel gösterecek maddi ve manevi elbiseler yaratmıştır,
c- Takva elbisesi ise Allah sevgisin de zirveye ulaşıp;
a- Haram maldan ve günah hareketlerden,
b- Şirkten ve herhangi bir şeyi Allah’ a ortak edecek kadar kutsamaktan,
c- Şüpheli şeylerden yani yiyeceği, kullanacağı veya hayrına vereceği şeylerin hırsızlık veya haram karışımı olmamasına dikkat ettiren koruyucu manevi bir elbisedir.
d- Tesettüre bürünen hem kendini azgın bakışlardan, hem de karşıdakini ateşten korumuş olur.
e- Kadına yalnız örtü yetmez, örtü yanında bilgi, bilinç ve takvada gerekir. Çünkü kadını çok cazip ve çok güzel gösteren ve geleneksel bir tesettür tesettürden çok erkek için bir tahrik unsurudur.

2- Ahzab 59 / 425 - Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına ( bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman ) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

İster peygamberin hanımları ve kızları, ister müminlerin hanımları ve kızları toplum içine çıkacakları zaman;
a- Baştan aşağı örtecek, endamlarını belli etmeyen elbise giymelidirler.
b- Onların iyi bilinip incitilmemesi, tehlikelerden ve kötü bakışlardan korunması için daha elverişlidir. Bunun için tesettürü olduğundan daha cazip gösteren beyaz veya açık renklerden değil koyu renklerden seçilmelidir. Çünkü tesettür yalnız saçı örtmek değil azgın ve saldırgan bakışlara, ahlaksız ve özdeşim kurulacak hayallere karşı tüm endamı ve cazibeyi gizlemedir.
c- Tesettürlü kıyafet hem kadın, hem de karşıdakiler için hayırdır. Çünkü her iki tarafı da fitneden korumaktadır.
d- Tesettür müslüman bir kadının bir hüviyeti veya kimliğidir.

Not:
a- İslam bir bütündür. Tek tesettür ayetini inkâr etmek tüm Kur’an’ ı inkâr etmek gibidir. Zararlı mikroplarla mücadele eder gibi tesettürle savaşanların bilerek veya bilmeyerek İslam’ a düşmanlık yaptıklarını bilmelidirler.
b- Ayrıca tesettür öyle hassas bir terazi ki kadının itaate mi yoksa isyana mı meyilli olduğunu yansıtır. İhlâslı olarak tesettürü tercih aslında ahireti tercihtir, bunun dışındakiler bahane her ne olursa olsun bilinçaltında bir noktaya kadar dünya meylinin ve maddi çıkarın bir yansımasıdır. Ayrıca tesettürü bırakmak baskıyı meşrulaştırma ve yasağı pekiştirmedir.
c- Fransız devriminden beri İslam ülkelerinde insan hakları ve demokrasi mücadelesi verenlerden şurada veya burada tesettüre tahammül edemeyenler savundukları demokrasiyi bile içlerine sindiremediklerinin bir göstergesidir. Muhataplarına bile tahammül göstermek ancak iman ve sevgi ile yoğrulanların bir özelliğidir.
d- Bazı Avrupa ülkelerinde resmi kurumlarda tesettüre müsaade edilmesini hazmedemeyen, onlara bile yasaklamaları için akıl vermeye kalkan insanlara savunduğu demokrasiyi ve laikliği gerçek batılı anlamda geniş bir ufukla düşünmelerini tavsiye ederiz.
e- Netice olarak bazı Avrupa ülkelerinde tesettürün resmi kurumlarda kullanılmasının yasaklanması çabaları da savundukları demokrasiyi işlerine gelmeyince çiğnemeleri tıpkı cahilliye dönemindeki Arapların tapmak için yaptıkları, sonra da acıkınca yedikleri helvadan yapılmış putları anımsatmaktadır.
f- Cennette Adem ile Havva annemizin yasak meyveyi yemeleriyle üzerlerinin açılması gibi insanlarda haram yedikçe, günah işleri yaptıkça örneğin açık ve dar giymekle hayadan uzaklaşırken İslam’ dan da uzaklaşmakta ve ne acı ki cehenneme doğru yaklaşmaktadırlar.

3- Nur 30 / 352 - Resulüm! Mümin erkeklere gözlerini ( harama ) dikmemelerini, ırzlarını korumalarını söyle, çünkü bu kendileri için daha temiz bir davranıştır, şüphesiz Allah onların yapmakta olduklarından haberdardır. 31- Mümin kadınlara da söyle, gözlerini ( harama bakmaktan ) korusunlar, namus ve iffetlerini esirgesinler, görünen kısımları müstesna olmak üzere ziynetlerini teşhir etmesinler, başörtülerini yakalarının üzerine ( kadar ) örtsünler…

Mümin erkekler ve mümin kadınlar;
a- Birbirlerinin hassasiyetini iyi bilmelidirler,
a- Karşı cinsin ilgisini çekecek şekilde avret yerlerini açmamalı ve geniş elbiselerle örtmelidir çünkü dar elbise çıplak hükmündedir.
b- Açan kimseye bakmaktan sakınarak kalbin penceresi olan gözlerini göz zinasından korumalıdırlar.

4- Mümin 19 / 468 - Allah gözlerin hain bakışlarını ve göğüslerin gizlediği şeyleri bilir.

İnsanlar kalplerindeki iyi veya kötü niyeti saklasalar da Allah’ ın bildiğini ve kıyamette tüm perdelerin açılacağını unutmamalıdırlar.

5- Ahzab 32 / 421 - ... Eğer takva sahibi olmak istiyorsanız ( yabancı erkeklere karşı gevşek ve ) yumuşak kelamda bulunmayın, bu takdirde kalbinde bir fenalık bulunan kötü emel besleyebilir, ( kötü bir heves doğmaması için ) güzel ve ciddi söz söyleyin. 33- Hem evlerinizde ( vakarlarınızla ) oturun ve evvel ki cahiliye devri ( kadınlarının ) açılıp saçılması gibi ziynetlerinizi açığa vurmayın, namazı hakkı ile eda edin, zekâtı verin, Allah’ a ve Resul’ üne itaat edin. Ey Ehli Beyt! ( Allah bu emirleri ile ) sizden ancak kiri ( günahı ) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

Mümin kadınlar eğer takva sahibi olmak istiyorlarsa erkeklerde kötü niyet ve kötü emel oluşturacak söz ve davranışlardan özenle kaçınmalıdırlar.

Günahlardan sakınmak isteyen kadınlar;
a- Evi veya evi gibi emniyetli olan ortamlarda oturmayı ve çalışmayı tercih etmeli,
b- Cahiliye kadınları gibi açılıp saçılmamalı,
c- Hoyratça tüketen değil zekat verecek şekilde bir ekonomik güce ulaşmaya çalışmalı,
d- Allah’ a ve Resul’ üne de itaatte kusur etmemelidirler.

6- İsra 32 / 284 - Zinaya da yaklaşmayın, çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.

Dünya ve ahiret mutluluğu ve nesil emniyeti için;
a- Zînadan,
b- Zinaya sebep olacak ( tahrik edici, müstehcen, şehvet fırtınası estiren vs. ) ortamlardan kaçınılmalıdır.
c- Çünkü zina başkasının manevi tarlasına veya bahçesine bir tecavüzdür.

Not: İslam’ da zinanın cezası nesil emniyetini sağlamak ve sağlıklı bir toplum oluşturmak, doğabilecek toplumsal iflası ve kaymayı durdurmak içindir. Eğer fuhuş yayılırsa zührevi ve bulaşıcı hastalıklarla ve faturaları ile boğuşan ve Allah’ ın yüzlerinden nurunu aldığı bedbaht bir toplum oluşur.

Kur’an’ daki zina cezasını vahiyden habersiz olarak eleştirenler, sayısı belirsiz insanın;
a- Fuhşa düştüğünü ve nasıl değersizleştirildiğini,
b- Yuvasız kaldığını veya yuvasızlığa itildiğini,
c- Bunalımlar içerisinde sürüm sürüm süründüklerini bir düşünseler vicdanlarının nasıl sızlayacağını ve er geç hakkı kabulleneceklerini kendileri de göreceklerdir.
Fuhuş yuvalarının etkileri
1- Fuhşun yayılmasını kolaylaştırır,
2- Hayâ ve merhameti azaltır bazen cinayetlere neden olur,
3- Bulaşıcı ve zührevi hastalıklar artar ve kalıtımla neslin sağlığını da bozar,
4- Fiziki ve psikolojik yapı kirlenir ve yüzde nur kalmaz,
5- Aklı dumura uğratır
6- Kadınlık ve annelik hakkını gasp eder,
7- Aile huzurunu bozar ve ayrılık rüzgârları estirir,
8- Eğer buna gizli dost tutma da eklenirse iflasa götürür,
9- Fuhuş yapanların bazıları işledikleri günahlardan ötürü tevbe edeceği yerde ellerini açıp dua ve ibadet etmekten utanmaktadırlar,
10- İnsanlar aşk ve sevgiden daha çok cinsel tahrikin artması ve iradenin iflas etmesiyle kalben sevmedikleri insanlarla fuhşa düşmektedirler, bu fiil arttıkça ruhi doyumsuzluk da itibarsızlık da artmaktadır.

Ahlaksızlık arttıkça haya da eksilmekte ve böylece inandığı gibi değil de yaşadığı gibi inanmaya başlamaktadır. Sonuçta da bu kişiler yalnızlıktan ve suçluluktan dolayı hayatının sonunu ağlamakla veya intiharla sonuçlanabilmektedir.

İmanını ve iradesini güçlendirebilenler huzuru fuhuşta değil İslam’ i bir evlilikte aramalıdırlar.

Batılılaşma sürecinin büyük aile tipini yok etmesinden dolayı ailelerde yardımlaşmanın yerini yalnızlaşma almıştır.

Hayat zorlaştıkça evlenme gecikmekte ve bunun yerini de yanlış arkadaşlıklar almakta ve böylece toplum vicdanı ve toplumsal sansür yani ahlaki medeniyet erozyona uğramaktadır.

7- İslam’ da Aile Eğitimi C I, S 589 ( Taberani - El Esvat ) Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: Zinadan sakının, çünkü onda dört ( fena ) tesir vardır: 1- Yüzden nuru giderir 2- Rızkı bereketsiz kılar 3- Rahman’ ı öfkelendirir 4- Cehennem ateşinde ebedi kalmasına neden olur.

H. Ş. göre zina;
a- Yüzdeki nuru gidererek cildi ve sesi çirkinleştirir,
b- Paradaki bereketi ve kalpteki merhameti giderir,
c- Allah’ ın sevgisini azaltır ve öfkesini üzerine çeker,
d- Çabuk tevbe etmez ve ahlaksızlığa ömür boyu devam ederse de ebedi azabı hak eder.
e- Aşırı dünya sevgisi ve hayasızlık kalbi tamamen karartarak kalpten imanın kökünü sökebilir. Günahla karartmayı değil de tevbe ve salih amelle kalbi aydınlatmaya çalışmalıdır.

8- T. Muhammediye S 456 ( Ebu Davud ve İmam Ahmet ) Ebu Hureyre (r.a)’ den Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Karısına dübüründen yanaşan ( temasta bulunan ) kimse melundur.
Bu hadisi şerife göre eşine büyük abdest yolundan yaklaşan lanetlenmiştir. Zira bu cinsi sapık hareket ve diğer sapıklıklar hem Allah’ ın koyduğu sınırları çiğnemek hem de aile kutsiyetine bir saygısızlıktır.

9- Seçme Hadisler S 143 ( Taberani ) İbni Ömer (r.a)’ den Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Anne-babanıza iyilik edin ve ihsanda bulunun ki çocuklarınız da size itaat etsin ve saygı göstersinler, iffetli ve namuslu olun ki kadınlarınız da iffetli ve namuslu olsunlar.





H. Ş. göre;
a- Baba ve anne çocuklarına iyi örnek olmak için büyüklerine sevgide ve saygıda kusur etmemelidirler.
b- Saygısızlık yapar, aleyhte konuşurlarsa ileride kendileri de saygıdan mahrum kalırlar.
c- Ayrıca erkeğin ahlakı;
a- Eşini de ahlaklı yapar,
b- Ahlaksızlığı ve ihaneti de onu bozabilir.

Eşler;
a- İşkolik veya seyircilik bağımlısı olarak eşini yalnızlığa itmemeli,
b- Küçük bir hatadan dolayı eşine kötü muamele yapmamalı,
c- Cahillikle, çirkinlikleşmekle veya yaşlanmakla eşini suçlamamalıdır.
d- Bu tavırlar Allah korusun eşi intikam ve kendini ispat etmeye iterek fitnecilerin oltasına düşürebilir.
e- Eşi zaman zaman “ çirkinleşiyorsun, yaşlanıyorsun “ derken başkaları ise “ hala genç ve güzelsin “ diyerek eşinin kalbinin kaymasına sebep olabilir. Ahirette tüm sırların ortaya döküleceği günü düşünen her insan bu sözlerden ve ortamlardan son derce kaçınmalıdır.

10- Seçme Hadisler S 69 ( Ahmet , Bezzar ) Cabir Hz. Aişe (r.a)’ dan Peygamber (sav) ona buyurdu ki: Ya Aişe rıfk sahibi ol, çünkü Allah’ u Teala bir ev halkına hayır dilediği vakit, onlar arasına yumuşaklık ve uysallık verir.

H. Ş. göre Allah bir eve hayır dilerse;
a- Eş ve çocuklar arasında sevgi ve saygıyı artırır,
b- Eşler bu mutlu ortamın oluşması için bir yandan olgunlaşmaya, bir yandan da dua etmeye devam etmelidirler.



AİLEDE HAYÂ VE TESETTÜRE NASIL YAKLAŞMALIYIZ? SORUSUNA


BU AYETLER VE HADİSLER IŞIĞINDA CEVAPLAR


1- Tesettürün güzelliğine, temizliğine, ayıp yerlerimizin örtülmesine ne kadar çok dikkat ediyorsak ahlakımıza ve şahsiyetimize de o kadar dikkat etmeliyiz. Örneğin maddi elbisemizi yolda ve tuvalette pislikten koruduğumuz gibi ahlak ve şahsiyetimizi de hayat yolculuğunda her türlü damga yemekten korumalıyız,
2- Mümin kadınlar sokağa çıkacağı zaman daha iyi tanınmaları, saygı görmeleri ve kötü bakışlar tarafından incitilmemeleri için endamını belli etmeyecek şekilde elbise giymelidirler.
3- Mümin erkekler ve kadınlar gözlerini harama bakmaktan korumalıdırlar,
4- Kadınlar kendilerine bakanları tahrik edecek şekilde kendilerini teşhir etmemelidirler,
5- Allah hain bakışları bildiği için insanlar dürüst olmalıdırlar,
6- Bazı erkeklerin kalbinde şehvet hastalığı olabileceğinden hareket ederek kadınlar yabancı erkeklerin kalbini bozacak ve kötü ümide düşürecek şekilde söz ve davranışlardan kaçınmalı ve daima mesafeli durmalıdırlar,
7- Fuhuştan ve fuhşa sebep olacak fırtınalı yerlerden uzak durmalıdır,
8- Zinanın yüzdeki nuru aldığını ve çirkinleştirdiğini, rızkın bereketini götürdüğünü, Allah’ ı gazaplandırdığını ve cehenneme sürüklediğini hiç ama hiç unutmamalıdır,
9- Erkekler tiryakilik oluşturan, bunalımı arttıran cinsi sapıklığı değil Allah’ ın emrini tercih etmelidir,
10- Ebeveynler kendi ebeveynlerine çocuklarının yanında sevgi ve saygıda kusur etmedikçe bunları gören çocukları da böyle görüp, böyle öğreneceklerinden anne ve babalar da büyüklerine gösterdiği davranışları çocuklarından aynısını göreceklerini ümitle bekleyebilirler.

C- SINAVI KAZANAN AİLE


Rad 19 / 251 - ... ( Allah’ ın ayetlerinden ) ancak akıl sahipleri öğüt alır. 20- Bu akıl sahipleri Allah’ a verdikleri sözü tutan ve yaptıkları anlaşmayı bozmayanlardır. 21- Bunlar Allah’ ın gözetilmesini emrettiği şeylere riayet eden, Rablerinden korkan ve kötü hesaptan endişe edenlerdir. 22- Bunlar Rablerinin rızasını kazanmak maksadıyla sabreden, namazı kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan, Allah yolunda gizli ve açık olarak harcayan ve iyilik yaparak kötülüğü savan kimselerdir. İşte bu dünya yurdundaki güzel sonuç onlarındır. 23- Onları bekleyen güzel sonuç Adn cennetleridir, onlar bu cennetlere girecekler, atalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlar da girecekler, melekler her bir kapıdan onların huzuruna varacaklar 24- Sabretmenize karşılık selam size, dünya hayatının bu güzel sonucu ne iyidir diyecekler.

Demek ki aklını iyi kullanan aile bireyleri;
1- Kur’an’ dan öğüt alırlar,
2- Allah’ a iman gereği yüklendikleri sorumlulukları yerine getirirler,
3- Onun emirlerini çiğnemezler,
4- Akraba veya başka muhtaçlara yardım ederler,
5- Allah’ ın hesabından ve azabından korkarlar,
6- Onun sevgisini kazanmak için sabırla namaza devam ederler,
7- Sahip oldukları şeylerden gizli ve açık infak ederler,
8- Kötülüğü iyilikle önlerler,
9- Bu hareketleri ile atalarından, eşlerinden ve çocuklarından ihlâslı olanlar ile hep birlikte Adn cennetine giderler,
10- Melekler de cennetin kapılarından bu aile fertlerine “ sabretmenize karşılık selam size, dünya hayatının güzel sonucu ne iyidir “ diyeceklerdir.

Not: Her müslüman aile bu mutluluğa ulaşmak için;
a- Bu sayılanlarla kendilerini test etmeli,
b- Yoksa bu güzel sonuca ulaşmak için çaba göstermelidir.
c- Çünkü hayatta aile mutluluğunun güzelliği gibi hiçbir şey yoktur.

























AİLE’ NİN ARKA PLANI

A- AİLE

1- Aile;
a- Psikolojik,
b- Biyolojik,
c- Ekonomik,
d- Sosyal ihtiyaçların düzenli olarak giderilmesi için kurulur,
e- Toplumun hem çekirdeği hem de temel taşıdır.

2- Bir kurum olarak ailenin;
a- Temelini sevgi,
b- Çatısını saygı,
c- Sıcaklığını ve devamlılığını da anlaşma ve sadakat oluşturur.

3- Aile;
a- Her şeyden önce bir can ortaklığı ve gönül rahatlığı sağlayan bir kale gibidir,
b- Bir eğitim yuvası ve insanı koruyan adeta bir limandır,
c- Aile bir otel veya lokantaya benzemez mutluluk ve acıların paylaşılarak yaşandığı kutsal bir müessesedir,
d- Büyükbaba veya büyükanneye özelikle hürmet göstermeli çünkü bunu gören çocuklar da annelerine ve babalarına aynı saygıyı göstereceklerdir,
e- İnsan gönlünün bağlı olduğu yerdir,
f- Bugün aileyi yıkmak yarın da toplumu yıkmak gibidir, bu nedenle aile korunmalıdır,
g- Genellikle kahvehaneler, kumarhaneler, içki haneler ve fuhuş haneler aile bağlarını gevşeten veya mutluluğu yıkan yerlerdir,
h- Batı toplumlarında ötenazi ( yaşama son verme ) olmasına rağmen İslam toplumlarında hasta yıllarca yatalak olsa dahi hastaya bakılarak bir sadakat ispatlanır.

4- Eş seçmek;
a- Hayatın en önemli olaylarından biridir,
b- Mantıksız bir aşk tercih edilmemelidir, çünkü göz görmez, kafa çalışmaz olur,
c- Evlenirken gözünü kapatanlar çok geçmeden acı bir şekilde uyanırlar,
d- Araştırmadan evlenmek bilmediği bir denize dalmak gibidir,
e- Bazen genç gözü ile kız beğenmek gece gözü ile kumaş almaya benzer,
f- Kıza yüzeysel olarak bakmaktan çok aile yapısına ve kız hakkında anlatılanların bileşkesine bakmalıdır,
g- İnsanlar genellikle yollarda güzellere baksalar da evlenirken gözlerini okşayanları değil;
a- Kalplerini okşayanları,
b- Mazisi temiz ve ahlaklı olanlarını tercih etmektedirler.
h- Derin toplumu dikkate alan gelişmiş bir aile çocuğu anne ve babasından habersiz gizli ve yanlış arkadaşlık yapmaz, evlilik sözü vermez halbuki gelişmemiş bir aile çocuğu ise yanlış arkadaşlığı, gizli dostluğu ve haya eksilmesini ise var olma ve gelişme mücadelesi sanmaktadır.
ı- Para ve mal için evlenenler ise özgürlüklerini satmış olurlar.
i- Kızı verirken değersizleştirecek birine değil de kızı yüceltecek, olgunlaştıracak ve üretgenleştirecek birine vermelisiniz.

5- Aile bir çocuk için ilk ve önemli bir eğitim yuvasıdır. Çocuk aile içinde farkında olarak veya olmayarak sağlıklı bir ortamı, sorumlulukları aşmayı, paylaşmayı, işbirliği ve dayanışmayı, güvenmeyi, adaleti, takdir etmeyi, sabırlı olmayı, diyalog kurmayı, olgunlaşmayı, bilgeliği, geleceği tahmin etmeyi ve hazırlıklı yaşamayı, dua ve ibadeti, hayatın acı, tatlı ve gülünç yönlerini, hoşgörüyü, güzel yemeyi, güzel giyinmeyi ve güzel kazanmayı, iyi ve kötü konuşmayı, dürüstlüğü ve hırsızlığı vs. genellikle hep aile içinde öğrenir.

B- AİLEDE MUTLULUĞU SÜRDÜRMENİN YOLLARI

a- Aile;
1- Temelsiz bir aşk üzerine değil de bilgi, görgü, tecrübe, mantıklı bir sevgi ve hoşgörülü bir davranış temelleri üzerine kurulmalıdır.
2- Aile kurulurken kolay, külfetsiz ve kimseye yük olmayacak bir şekilde kurulmalıdır.

b- Karşılıklı sevginin artması için eşler;
1- Verdiği nimetlerden dolayı Allah’ tan hoşnut olmalı,
2- Evdeki olur olmaz olaylara kızmamalı ve kendilerinden nefret ettirmemeli,
3- Dönülmez acele kararlar vermemeli, pişman olacağı işlere girişmemeli,
4- Laubali ve itirazcı olmamalı bilakis sıcakkanlı olmalı,
5- Huzur verici olmalı ve sevgiyi perdeleyecek, öfke biriktirecek kusurları sürdürmemeli,
6- En küçük olayda suçu karşıda değil kendisinde aramalı,
7- Maddeten ve manen üzerlerinde pis kokular ( şaibeler ) oluşturmamalı,
8- Sahip oldukları malları hırsız, israf ve diğer tehlikelerden korumalı,
9- Ev harcamalarında cimri veya israfçı değil bilakis iktisatlı olmalı,
10- Karşılıklı olarak akrabalarına saygılı olmalı ve onlara hiçbir konuda cimri davranmamalı ancak akrabalar da bunlara yük olmaktan kaçınmalı,
11- Aile içinde problem üretmemeli, küsme ortamı oluşturmamalı ve varsa problemler ayakkabı gibi kapıda bırakmalı,
12- Kendisi için hoş görmediği bir şeyi eşi içinde hoş görmemeli,
13- Karşılıklı olarak sırlarını kimseye açmamalı,
14- Tıpkı birbirini yıkayan iki el gibi acılarına ve sevinçlerine ortak olmalı,
15- Karşılıklı olarak gezi, ziyaret, alış-veriş ve buna benzer ortak eylemlerde nezaketen eşinin isteklerine öncelik tanımalı,
16- Karşılıklı olarak birbirlerini küçük görmemeli aksine birbirine önem ve değer vererek onurlandırmalı ve gerektiğinde birbirlerini her alanda cesurca korumalı,
17- Birbirlerinin değerini bilecek şekilde gelişerek bilgi ve olgunluğa sahip olmalı,
18- Birbirlerini kimse ile mukayese etmemeli,
19- Erkek daima mert ve koruyucu, kadın da namuslu olmalı,
20- Hayırda yarışmalı ve yarışta da birbirlerine yardım etmeli,
21- Bir anlaşmazlık esnasında eksilerini değil artılarını düşünmeli ve kutlamalı,
22- Aile, miras veya arkadaşlarından yardım beklentisi içine girmemeli,
23- Bekârlığın bir yük, evliliğin ise bir nimet olduğu bilinmeli, bir ailede erkek bütünleşmiş bir gövde ise kadın da damarlarda dolaşan adeta kan gibi olmalı,
24- Eşler birbirlerine karşı olan sadakatlerine ihanet etmemeli,
25- Her türlü kararı ortak almalı,
26- Zaman zaman birbirlerine sürpriz hediyeler almalı,
27- Birbirlerinden beklentilerini hakaret şeklinde değil teşvik şeklinde söylemeli ve asla azarlamamalı,
28- Her zaman biz ruhu ile hareket etmeli ve bencilliğe yer vermemeli,
29- Birbirine çirkinsin, cahilsin, delisin vs. gibi kötü sözler kullanmamalı,
30- Hiç biri bomba gibi patlamaya hazır görüntü vermemeli,
31- Geçmişi günümüze taşıyarak hiçbir hata büyütülmemeli,
32- Eşler kendilerini eksiksiz görmemeli,
33- Evdekilerden kimseye şikâyetçi olunmamalı,
34- Acil işlerde imdat gibi yetişilmeli,
35- Helal lokmaya dikkat etmeli,
36- Birbirlerinden izinsiz televizyon kanalını bile değiştirmemeli,
37- Evde yorgun ve stresli bir ortam varsa hemen sevgi ve saygı duyulan bir dosta ziyarete gitmeli yada bir parka veya yürüyüşe çıkmalı,
38- Eşler yakınlarının eleştirileri karşısında birbirlerini yalnız bırakmamalı,
39- Eşler daima birbirlerine iyilik yapmalı ki sevgi artsın,
40- Eşler birbirlerini olduğu gibi kabul etmeli ve zihnindeki kalıba sokmaya çalışmamalı,
41- Gelişme için huzurlu bir ortam oluşturmalı,
42- İhtiyaçlar öfke ile değil ölçülü bir şekilde ifade edilmeli,
43- Sıcakkanlılıkla karşılıklı iltifatı sürdürmeli, örneğin erkek kadın psikolojisini bilerek eşinin sevgi, saygı ve değer görme, ince bir ruhla şefkat, merhamet, korunma ve paylaşma beklediğini bilerek hareket etmelidir. Bayan ise erkeğin fizyolojik yapısını bilerek yeme, içme, uyku ve cinsellik konusunda bilinçli hareket ederek mutluluğunun sürmesi için bu ihtiyaçları yerine getirmede titizlik göstermelidir.
44- Aşure tatlısı kaynadıkça kaynaşıp güzelleştiği gibi aile de sevgi, saygı, eğitim ve öğretimle kaynaşır ve güzelleşir. Bu nedenle;
a- Farklılıkları saygı ile karşılamalı,
b- Ailelerin aleyhinde konuşmamalı,
c- Arkadan konuşulmaya fırsat vermemeli,
d- Yukarıdaki güzelliklerin zamanın akışı içerisinde olacağını bilerek hareket etmelidir.

c- Eşler birbirlerinin haklarına saygı göstererek kesinlikle şu sözleri söylememeli veya davranışları yapmamalıdır;

1- Sen beni üzmekten zevk alıyorsun,
2- Eşyalara benden daha fazla önem veriyorsun,
3- Artık sen beni sevmiyorsun, bende sana ısınamıyorum,
4- Bir türlü senin gözünde iyi olamadım, hep başkaları iyi ben kötüyüm,
5- Düğünde yaptıklarınızı affedemiyorum,
6- Annem ve babam da beni sana verdiklerine pişmanlar,
7- Keşke bu çocuklar olmasaydı,
8- Hem cimrisin, hem korkaksın ama gücün sadece bana yetiyor,
9- Aynı görüşte olamadık,
10- Hep beni eleştiriyor ve horluyorsun,
11- Evi bile geçindiremiyorsun, her gün borç çoğalıyor,
12- Bir pişmanlık ve itiraf anında bile artık çok geç, bunları daha önce yapmalıydın,
13- Ayrılmak istiyorum, çekilmez oldun, bir gün olsun sevdiğini söylemedin veya yansıtmadın,
14- Şüphelerim artıyor arada biri mi var?,
15- Bana hiç değer vermiyor hatta hatırlamıyorsun bile,
16- Filanla evlenseydim rahat ederdim
17- Sen filanı alsaydın küfürlerini duymazdım,
18- Beni hep zor duruma düşürüyorsun,
19- Artık bu evlilik bana işkence oluyor,
20- Aniden sebepsiz, zamansız ve yüksek ses tonuyla söylenmeler vs.

Bu durumlara düşmemek için;
1- Hayatta başarının sırlarını, mutluluğun yollarını tekrar tekrar okumalı,
2- Örnek ve mutlu ailelerle iletişim içinde olmalı, onlardan tavsiyeler istemeli,
3- Aile ve akraba arasında kin ve kavgaya neden olacak konuları açmamalı, örneğin ailen hep öbür kardeşlerine veriyorlar, öbürlerini zenginleştirip seni fakirleştiriyorlar, seni sömürüyorlar vs.
4- Eşler birbirini alçaltıcı söz ve davranışlardan kaçınmalı, çocuğuna verdiği değeri eşine de vermelidir. Çünkü insana küçümsenmesi veya beğenilmemesi kadar ağır gelen hemen hemen hiç bir şey yoktur.

Sonuç olarak
Eşler şunu iyi bilmelidir ki erkek severse merhametli olur, kadın da merhameti görürse sever. Bu bakımdan evde tuzak kuran bir denetim, suçlama, aşırı mükemmellik, sürekli değersizleştirme, sürüp giden bir kırgınlık ve güvensizlik olmamalıdır. Bunları yapmak aileye kibrit suyu dökmektir.
Eşler ilk tanıştıkları dönemdeki sevgi ve saygıyı ömür boyu sürdürmeli birbirlerini cahillikle, çirkinlikle, yaşlanmakla ayıplamamalı, birbirlerinin hoşlandığı ve hoşlanmadığı noktaları çok iyi öğrenmeli ve eğer hala cahillikle suçlayacaksa eğitmeden boşa geçirdiği zamanlardan dolayı önce kendini suçlamalıdır.
C- BABA

1- Erkek;
a- Evine ve ailesine vefakar olmalı,
b- Öyle olgun, öyle cana yakın ve öyle ciddi olmalı ki buna karşı eşi de böyle bir ikinci insan olamaz diye sevgi ve saygı duymalı,
c- Bir gün olsun eşine pişmanlık çektirmemeli, eşine çocuklar belimi büküyor, çaresizim dedirtmemeli,
d- Aksine eşinin her gün dua edeceği bir insanlık örneği göstermeli,
e- Evine bağlı olmalı ve güven vermeli,
f- Adi işlere ve gayri meşru bir yaşantı içine girmemeli, çünkü gözden düştüğü gibi merhameti de azalır, sevgi ve merhamet azaldıkça huzuru da azalır ve aile bağları kopar ve sonuç yılan zehirinden de daha acı olabilir.

2- Baba;
a- Mutluluk semasının adeta güneşidir,
b- Dürüstlüğün ve korumanın sembolüdür,
c- Evde geçimden ve disiplinden sorumluluğu olduğunu unutmamalı ve büyük düşünmeli,
d- Evde korkutucu değil gerekli bilgiler için eğitici olmalı,
e- Dünya ve ahiret saadeti için bir rol almalı ve tasa çekmeli,
f- Evdekiler ile alay etmemeli, onları küçük düşürmemeli,
g- Ayıp araştırmayan aksine eksikleri gideren bir yapı oluşturmalı,
h- Evde otoritesini bilgi ve sevgi üzerine kurmalı,
ı- Gücü yettiğince ev ihtiyaçlarını söyletmeden almalı,
i- Acizlik ve bezginlik göstermemelidir.

3- Babanın imkân ve şartlarını çocuklar;
a- İyi değerlendirebilmeli,
b- Gücü üstünde kesinlikle sorumluluk beklenmemelidir.

4- Aslında bu rol ya baba olunca veya baba ölünce anlaşılmaktadır.

5- Babayı küçümsemek veya olur-olmaz eleştirmek toplum bağlarını yaralar. Bu nedenle baba kendine yakışmayan işleri yapmamalıdır. Örneğin misafirine hizmet ve hürmet edeceğim diye çocuklarını fazla zorlamamalı yoksa çocuklar babadan da misafirden de nefret edebilirler.

6- Ebeveynler;
a- Önce büyüklerine sonra birbirlerine davranışları ile çocuklarına örnek olmalı,
b- Sevgide, eğitim-öğretimde, gerekli harcamalarda ve mirasta adaletsizlik yaparak çocukları hem kendilerine, hem de kardeşlerine düşman etmemeli,
c- İslam’ ın kendilerine verdiği hakları çocuklar üzerinde ( helal olmayan isteklerle şunu bunu yapmazsan hakkımı helal etmem, evlatlıktan atarım vs. ile ) baskı unsuru olarak kullanmamalı aksine sevgisiz bir saygı beklemekten daha çok saygılarını kazanmaya çalışmalıdırlar.
d- Öldükleri zaman hayırla anılan ve içtenlikle dua edilen birileri olabilmelidirler.










D- ANNE VE KADIN


a- Anne

1- Anne;
a- Evi ayakta tutan köşe taşıdır.
b- Şefkatin sembolü ve sevgi limanıdır.
c- Çocukları ham madde gibi sevgi ve sıcaklıkla işleyen cefakar ve sanatkar bir kalp sahibidir.
d- Okuyabilene güzel bir kitaptır.
e- Böyle bir annenin yokluğu ise ıssız geceden daha karanlıktır.

2- Fedakâr anne çocuğunu;
a- Önce karnında,
b- Sonra göğsünde,
c- Ömür boyu da kalbinde taşır,
d- İyi bir kul ve iyi bir vatandaş olarak büyütür ve topluma armağan eder,
e- Bu nedenle İslam saygıyı üç kere anneye, dördüncüde ise babaya emretmiştir.

3- Annelik ve babalık şefkat ve sadakatini idam eden ebeveynler;
a- Doğruluk ve sadakat ibreleri oynayınca karşılıklı şüphe başlar,
b- Eşini aldatır ve bir başka yılana sarılırsa,
c- Bu defa eş ve çocuklarına karşı haya ve merhamet duygusu yok olur,
d- Artık çocuklarını bunalımlara iterek hiç huzur bulamayacağı seraplara doğru koşarak boşuna yorulur.
e- Bunun yerine çocuklarına örnek olacak şekilde eşine sevgi, saygı göstermeli ve hizmet etmelidir.

4- Özellikle;
a- Eve ekonomik katkı sağlamayan kadını kapitalistler gibi tüketici olarak görmemeli, Böyle görmek Allah’ ın emrine aykırıdır. Çünkü kadın üstün bir insan yetiştirebilirse en büyük yatırımı yapmıştır.
b- Hayatın en büyük yatırımı insan olduğundan çocuğu yetiştirecek kadın erkekten kat kat kültürlü olmalıdır. Yetiştireceği çocuğa İslam’ ı, çağı ve ideolojileri iyi tanıtmalıdır.
c- Eğer çağı iyi tanıtamaz ve şahsiyet kazandıramazsa çocuğun kişiliği deniz dalgalarının gelmesiyle silinen sahildeki çizgilerden ve resimlerden farksız olur.
d- Anne şefkatinden mahrum olarak büyüyen çocuklar çoğunlukla bunalımlı insanları, onlar da bunalımlı ve yarınından emin olmayan toplumu oluşturmaktadırlar,
e- Böylece ne acı ki çok kazanma ve daha rahat bir hayat uğruna büyük bir sevgi ve geleceğin katliamı yaşanmaktadır.


b- Kadın

1- Kadın;
a- Erkeğin aile şerefini koruyan bir kaledir.
b- Toplum nüfusunun yarısı olduklarından aydınsa uygarlığın yoksa cehaletin göstergesidir.

2- Kadın asıl görevi olan kulluğunun yanında hayatın bir unsuru olarak;
a- Ailenin düzenini sağlamada,
b- Neslin devamında,
c- Ve neslin eğitiminde çok önemli bir rol yüklenmiştir.



3- Kadın ahlaken ve ilmen;
a- Asil ve aydınsa toplumda asilleşir ve aydınlaşır, kadın kışkırtılır, şımartılır ve Allah’ a kafa tutarak müstağnileşerek ( hiç kimseye tenezzül etmeyerek ) sefilleşirse toplumda sefilleşir.
b- Kadını cahil ve başı boş bırakmamalı çünkü hem kadını hem de toplumu yara almış gemi gibi batırır.
c- Altın ve mermer ustasına kadında ( aile ve eşine ) göre şekillenir. Çünkü kadını melek veya şeytan yapan erkeğinin terbiyesidir.
d- Kadında geçmiş arandığı gibi erkekte de aranması gerekirken, ne acı ki erkekte sadece gelecek aranmaktadır.
e- Kadına verilen önem topluma ve geleceğe verilen önemdir.
f- Kadın dengede tutulabilirse toplum için bir gül, yoksa toplum için bir diken olur.
g- Bir kadın güzel de olsa değerinden aşağı düşüren, ya onun kusurları, ya inadı, ya somurtkanlığı ya da dırdırlarıdır.
h- Aklını kullanabilen kadını zenginlik ve güzellik şımartmaz, varsa çirkinlik de komplekse düşürmez, ideal bir kadın itibarını ilimde ve Allah’ a itaatte arar.
ı- İyi bir kadın sığınılan bir limanı, kötü bir kadın ise limandaki fırtınayı andırır.
i- İyi bir kadın başa takılan taca, kötüsü ise boyuna takılan ve sırta bağlanan budaklı bir yüke benzer.
j- Verimi artırmak için kadınlara verilen sözler, vaatler yerine getirilmelidir yoksa intibalar sarsılır.
k- Aslında o kadın namus, şeref ve huzur timsali cephe gerisindeki eğitimci ve bir başka komutandır.
l- Olgun kadın dürüst, ciddi ve vakur hareketleri sever.
m- Olgun veya saliha kadın olmasaydı hayatın güzelliği ve huzuru olmazdı.

4- Geleceği kurtarmak istiyorsak kendisini Kur’an’ a ve hizmete adamış saliha kadınların sayısını artırmaya çalışmalıdır.

5- Evrensel bir cehalet nedeniyle sokaklar adeta kendini teşhir etme salonuna dönüşmektedir. Hâlbuki hayvana giyinmek kadına da soyunmak yakışmamaktadır. Ayrıca çıplaklık aslında erkeklerin hak ve özgürlüğüne bir saldırıdır.

6- Kadının;
a- Mutluluğu ve gülümsemesi bir güneşe, ağlaması ise şimşekli bir yağmura benzer.
b- Cehaleti artıkça israfı ve tahribatı da artarken imanı, ilmi ve hayası arttıkça da saygınlığı artar.
c- Onun gerçek yüzü acı ve kıtlık günlerinde belli olur.
d- Kadınları sobalarla, kalın kumaşlarla veya paralarla ısıtıp mutlu etmek mümkün değildir, kadınlar ancak ilim öğrenme, korunma, sevgi, değer ve güler yüz görmekle, Allah’ a sığınmakla ısınır ve mutlu olurlar.
e- Eskiden eğitilmiş kadınların bir çoğu yüzü kapalı ama kalpleri hakka açık ve huzurluydu, ticarete giden eşine “ haram olan kıymetli bir yiyecek getirmektense helalinden kuru ekmek getir, razıyım “ diyordu. Şimdi ise bazıları eğitimli veya varlıklı olduğundan şımararak yüzünü açıp kalplerini hakka kapadıkları için ne kadar lüks içinde yaşasalar da, diyar diyar gezseler de huzur bulamamaktadırlar. Hâlbuki kalpler Allah’ ı anmakla huzur bulur. Keşke bilseler.

7- Cahiliyenin yüzyıllar boyu değişmeyen kirli eli ile;
a- Firavun zamanında erkekler öldürülüp kadınlar eğlence aracı yapılmış,
b- Peygamberimizden önceki olan cahilliye döneminde kızlar diri diri toprağa gömülmüş,
c- Günümüz cahiliyesi de çölleşen kalbin göz zevkini tatmin için kadınları çıplaklık ve eğlence modasına iterken, “ haydi kızlar okula “ demelerine rağmen tesettüre girenleri ise ne acı ki vahşice toprağa gömer gibi toplum dışına itmektedirler.



8- Demek ki olgun bir kadın;
a- Ne şımarır, ne de hırçınlaşır,
b- Oldukça kibardır,
c- Her geçen gün gerçekçi olmaya çalışır,
d- Her şeyi olağan görür,
e- Çevresine değer verir ve cömerttir,
f- Panik yapmaz,
g- Dırdır etmez,
h- Rabbini ve haddini bilir,
ı- Sevgiyi ve serin kanlılığı tercih eder,
i- Kendine ve eşine güvenir,
j- Sürekli ileri görüşlülüğünü artırır,
k- Her ortamda tabiidir, dürüsttür ve saygınlık sahibidir,
l- Gerektiğinde ister kendini ister eşini çekinmeden eleştirir çünkü eleştiriye açıktır vs.


9- Sömürülen kadın sömürüldüğünü kabul etmese de;


A- Soğuk savaş mensupları;
Aslında kulluk için yaratılan kadını sosyalleşme adına tarih boyunca iman ve hayadan koparıp, bazen arsızlaştırarak, bazen yoksullaştırarak, bazen de makam ve ekonomik güç kazandırarak yaratılış amacından saptırdılar.
1- Genellikle süs eşyası, aksesuar haline getirerek bir ticaret malı gibi eskiden panayırlarda günümüzde ise podyumlarda ve sokaklarda teşhir etmektedirler,
2- Cahiliye döneminde zaman zaman İslam’ a girmek isteyen gençlerin önünü kesmek için içki ile beraber sunulmuş,
3- Günümüzde de kaçırılan nice kızlar yaş ve ölçülerine göre imdat çığlıkları içerisinde canavarlaşmış namus müşterilerine teslim edilmekte,
4- Birçok kadının kimliğini ve değerli kişiliğini öldürmüşler ve buna karşı dişiliğini konfor ve kozmetikle cilalayarak teşhir malı haline getirerek yağmalamaktadırlar,
5- Zevk, eğlence ve hem reklâm, hem de tüketim aracı yapmaktadırlar,
6- Çalışan kadın desinler diye ayak işlerinde, bürolarda ve film afişlerinde emeği, ömrü ve güzelliği sömürülerek daha genç yaşta yıpratılmakta, çirkinleştirilmekte ve nesneleştirilmektedirler vs.

Sermaye olarak kullanılan kadınlar çok geçmeden pörsüyünce değerini ucuzlatmışlar sonra daha güzelini pazarlayarak eskisini bir hurda gibi daha da değersizliğe ve zifiri yalnızlığa hatta aç susuz yalnız ölmeye terk etmektedirler.


B- Bozguncu olan kapitalist ve materyalistler;
1- Kadın sömürülüyor, cahil bırakılıyor, hak verilmiyor diye kadını kışkırtarak sözde istikbal ve medenileşme adına cazip bir araç haline iterek ikinci kez sömürmektedirler.
2- Bu yaklaşım ile adeta kuzuyu kurttan kurtarıp kendisine yem eden vahşi hayvanları çağrıştırmaktadır.
3- Aşırı propaganda nedeniyle yem olan bu kadınlar ne acı ki sömürüldüklerinin bilincinde de değillerdir.


C- Cehalet ve yokluk içindeki bazı kadınlar bir takım namus mafyalarının tuzaklarına düşürülerek;
1- Bir yandan tehdit, korkutma ve dayakla sindirilmekte,
1- Bir yandan senetler imzalattırılarak ömür boyu ödeyemeyeceği borçlara batırılmakta,
2- Bir yandan hayvanlara bile reva görülmeyen hakaretlere maruz bırakılmakta,
3- Bir yandan da nasılsa bedava bulduk diye ucuz fiyatlarla çalıştırılarak veya sermaye olarak kullanılarak sürekli onurları çiğnenmektedir.
D- Sömürü mağduru olan kadınlar kılavuz olarak batılılaşma rüzgarı ve şeytandaki gururu ve isyanı tercihle günlük hayatta bakıldığında ev kadını mı? Sokak kadını mı? anlaşılmaz olmuştur. Bu kadın;
1- Fakirse hayat kadını,
2- Zenginse satanist bir mantıkla star veya sanatçı olarak meşhur edilmekte ve yeni neslin hayasını yıkmada adeta bombardıman görevi yapmaktadır.


E- Batılılaşma adına feminizme saplanarak;
1- Hiç araştırmadan İslam’ daki kadın haklarını küçümseyerek,
2- Üstelik her fırsatta istismar ve alay edilerek,
3- Şer konusunda erkekler gibi olmaya çalışarak,
4- Hazır ki değerini ve hakkını da kaybederek,
5- Işığa gözünü kapayıp erkeğini boğan dişi örümceği örnek alarak kadın onuru ucuzlatılmakta ve tüketilmektedir,
6- Bu tür kadınlar genellikle fıtratlarına ters düşerek erkeksi tavırları ile mutluluğu asla bulamayacakları yerde aramaktadırlar.
7- Hâlbuki kadın iman ve Allah’ a itaatle, nazik ve kibar fıtratı ile yaşarsa mutlu olabilir.


F- Oryantalist bir ortamda kadın okudukça;
1- İslam’ dan soğuyor, zamanla zehir saçıyor,
2- Kendisini sömürenlere değil de yaratana kafa tutuyor,
3- İslam’ ın kendilerini ikinci vatandaş yaptığını zannediyor,
4- Kadınların haklarını yok ettiğini düşünüyor ve bazen boğazı düğümleniyor,
5- İnandığı ideolojilerin ise kendilerine hak tanıdığına inanarak ukalalık yapıyor,
6- Böylelikle çıkmaz bir sokağa giriyor ve yürüdükçe uzaklaşıyor,
7- Allah’ ın hudutlarını çiğneyerek bilinçsizce bir anarşi oluşturuyor,
8- Bunun sonucu olarak yolunu kesenlere daha çok güç katıyor,
9- Yaşlandıkça ve günahları nedeniyle çirkinleştikçe güç kattığı kimselere vereceği bir şeyi kalmayınca terk ediliyor, artık yalnızlaşıyor ve hiçleşiyor.


10- Kadın aklını iyi kullanarak;
a- Hz. Meryem’ i, Hz. Fatma’ yı, Hz. Hatice’ yi, Asiye’ yi, Züleyha’ yı, Belkıs’ ı ve Hz. Aişe’ yi araştırarak hakka dönmeli,
b- Erkeğini haramdan korumalı,
c- Sosyal hayatta söz ve kıyafeti ile arzu uyandıran değil saygı uyandıran olmalı çünkü namusuna kıymet vermeyenin artık kıymet vereceği bir şeyi kalmamıştır,
d- Aksi hareketin, çıplaklığın ise erkek haklarına bir saldırı olduğunu bilmeli,
e- Birçok alanda erkeklerden daha yetenekli olduğunu unutmamalı,
f- Hak davaya talip oldukları takdirde hem kendilerine hem de dünya kadınlarına önderlik yapma şerefi ile şerefleneceklerini görebilmeli,
g- Bunları görürde ilim, iman ve ihlasla bütünleşirse insanlığa sahabe kadınları gibi örnek olurlar.

11- İman ve Allah’ a itaatle;
a- Geceleri Kur’an okumakla,
b- Secdeye kapanmakla,
c- Her fırsatta iyiliği yaymaya çalışmakla,
d- Kötülüğü engellemeye çalışmakla,
e- Hayır işlerinde yarışmakla saliha birer bayan olurlar ki böylece Allah sevgisine ve Resulünün şefaatına mahzar olurlar.




12- Günümüzde kadın haklarını istismar edenler Asr-ı Saadete objektif olarak bakarlarsa kadının İslam’ dan önce varlıklarından bile utanç duyarken İslam’ la şereflenince de erkekler gibi;
a- Devamlı cemaatle namaza hatta cumaya gittiklerini,
b- Kur’an’ ı öğrenip ezberlediklerini,
c- Ticaretle, dokumacılıkla, deri ve yün işlemeleri ile, eğitim-öğretimle, şiirle, tıb ve eczacılıkla, bağ ve bahçe ile, hayvancılıkla, esans üretim ve satışı ile uğraştıklarını, savaş zamanında savaşa gittiklerini ve böylece hayatın ortasında olduklarını görürler,
d- Örneğin;
a- Şifa Hatun’ un Hz. Ömer zamanında zabıta memurluğu yaptığını,
b- Hz. Aişe ve Ümmü Süleym’ in Uhud’ da hizmet ettiklerini,
c- Rüfeyde ve Ümmü Atiye’ nin Hayber’ de ve başka zamanlarda hastabakıcılık yaptıklarını,
d- Ümmü Haram ( Hala sultan ) 80 yaşında iken Ubade bin Samit komutasında Larnaka’ da şehit düştüğünü göreceklerdir.
e- Bu bağlamda ilim öğrenmek isteyen kadınlar Hz. Aişe’ yi, ticaret veya ithalat ve ihracat yapmayı düşünenler de Hz. Hatice’ yi vs. örnek almalıdırlar.

13- Sonuç olarak kadınlar ne olacağını, ne alacağını, ne tüketeciğini değil de Allah rızası için ne düşünüp, ne üreteceğini ve topluma neyi armağan edeceğini düşünmelidirler. Bu nedenle;
a- Kendini yaratan ve kendilerini en iyi bilenin Allah olduğunu anlamalı,
b- Rablerinin kadınlara verdiği hakkı Kur’an da araştırmalı,
c- Ondan daha fazla hak iddia etmemeli,
d- En akıllı tavrın bu olduğunu bilmeli,
e- Taşkınlıkla da verilen haklarını da kaybetmemeli,
f- Çünkü bugün çok yönlü ezilen kadınlar cahilliye dönemindeki toprağa gömülen kadınlardan daha çok İslam’ a muhtaçtırlar.





























E- KADIN HAKLARI


1- Erkekler miras, savaş, imamet gibi, kadınlar ise özel durumları dışında tüm hak, görev, ibadet ve sorumluluklarda bir insan olarak eşittirler. Bu haklardan bir kısmı aşağıdaki ayette sunulmaktadır:

Ahzab 35 / 421- Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, boyun eğen erkekler ve boyun eğen kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler ve Allah' ı çok anan kadınlar; işte Allah bunlar için bağış ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. 36- Allah ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah' a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.

2- Bugün kadınlar evrensel bir cehalet nedeniyle;
a- Ne evinde, ne işyerinde, ne sokakta, ne savaşta, ne eğitim-öğretim sürecinde, ne de göz altında tam güvende değildirler.
b- Çok çalışıyorlar ama az kazanıyorlar,
c- Tüm gelişmelere rağmen her fırsatta ya dayak yiyorlar ya cinsel tacize uğruyorlar ya da öldürülüyorlar. Örneğin 2004 yılındaki bir araştırmaya göre Amerika’ da yılda 4 milyon kadın dayak yiyor, 4 bini dayaktan ölüyor, Fransa’ da % 95’ i, Türkiye’ de % 58, Bangladeş’ te % 47, Etiyopya’ da % 45, Hindistan’ da % 40, Mısır’ da %34’ ü şiddet görüyor.
d- Bu baskıların temeli islam’ dan değil tam aksine temeli Roma’ ya dayanan ataerkil aile yapısından kaynaklanmaktadır.
e- Çünkü peygamberimiz “ kadınlarını dövenlerden davacı olacağını “, “ sizin en kötünüz kadınlarına kötü davrananlardır “ buyurmasından ötürü burada peygamberini candan seven müslümanın eşini ve kızını dövemeyeceğine işaret vardır. Bu nedenle kadınlara karşı şiddette İslam’ ın değil tam aksine cahaletin, bazen de yokluğun etkisi olduğunu söyleyebiliriz.
3- 8 Mart 1908’ de ABD’ nin New York kentinde daha iyi bir ücret, daha iyi bir yaşam için 129 ölü vererek tüm barikatları aşan kadın yürüyüşünden esinlenmesine rağmen ne acı ki yıllardır güya kadın hakları adına asıl hedefinden saptırarak İslam’ daki kadın haklarına sataşarak, kahkahalı, eğlenceli ve istismarlı kutlamaları her yıl yapmaktadırlar.

4- Eleştirisel bir yaklaşımla yaklaşırsak, bazı iyi taraflarını inkâr etmemekle beraber genellikle kadın hakları diye diye aslında kadının işini bir iken ikiye çıkarmışlardır. Ev sorumluluğu yanında iş sorumluluğunu da yükleyerek yeni bir hak verilmediği gibi aksine çalışmaya mecbur edilmiştir. Hâlbuki eskiden beri kadınlar aile ekonomisine katkıda bulunmaktaydılar. Şimdi ise genellikle dışarıda çalışmaya mecbur edilmiş ve çok çalışarak, az ücret alarak aşırı yorgunluk ve stresle % 36’ sını sinirsel tedaviye mahkûm etmişlerdir ve buna da kadın haklarını kullanma diyemeyiz. Çünkü kadına Allah’ ın baktığı gibi bakılmamış aksine daha da nesneleştirilmiştir.

5- İnsan hakkının olduğu yerde kadın hakkı da vardır eğer bir yerde kadın haklarında bir sorun varsa orada aslında insan hakları da yoktur.

6- Allah rahman sıfatı ile cinsiyet ve inanç ayırımı yapmadan her çalışana hakkını vereceğini vaat etmiştir. Eğer kadınlar haklarını alamıyorlarsa modern bir eşkıyalığın hüküm sürdüğünü artık görmelidirler.

7- Haklar ot gibi bitmez, hayvanlar dahi hazır bir otu yemek için çaba gösteriyor da insan niçin çaba göstermesinler, bedel ödemesinler?



8- Kadınlar eskiden çalışmıyordu diye söylemde bulunmak yanlıştır ve iftiradır. Çünkü kadınlar ya tarımla, ya hayvancılıkla, ya dokumacılıkla vs. o gün var olan tüm iş kollarında çalışmaktaydılar. Bu bakımdan her şeyi yer, zaman ve şartlara göre değerlendirmek insaflı bir yaklaşım olacaktır.

9- Günümüzde bazı fıtratı kirlenmiş, ekeleşmiş, asgari ücretle çalışmasına rağmen yağcı, dalkavuk tipli kadınlar amirlerine, patronlarına gösterdiği saygıyı kocalarına göstermemektedirler. Bazen “ müdürün yaptığı hakareti kocam yapsa boşarım “ diyen kadınlara rastlanmaktadır. Halbuki İslam’ da erkek mi, kadın mı üstün? diye bir kavga veya buna benzer bir yarış yoktur. Bilakis karşılıklı yardımlaşma yarışı vardır.

10- Günümüzde ve gelecekte tebliğcinin mutlaka bilmesi gereken toplum mozaiğine bir örnek verirsek;

Gerçek Hayat dergisinin 2003 yazına doğru başörtüsü takmayan kadınlar üzerinde yaptığı bir anketin önemli yönleri ve düşündürdükleri aşağıda sunulmuştur: Bu kadınların;

% 78.5 Dindarım, % 14,7 Dindar değilim diyor,
% 76 Çocuğuna dini eğitim istiyor, % 23 istemiyor,
% 11 Namaz kılıyor, % 54,7 Ara sıra kılıyor, % 34,3 Hiç kılmıyor,
% 69 Hacca gitmek istiyor, % 30,7 Hacca gitmeyi düşünmüyor,
% 67.5 Oruç tutuyor, % 16,7 Hiç oruç tutmuyor,
% 60 Tesettür tartışmasını istemiyor,
% 58 Kız erkek arkadaşlığını onaylamıyor, % 31 normal görüyor,
% 27 Pop müzik dinliyor,
% 69 Avrupa Birliğine girelim diyor,
% 64 İçki içmiyor,
% 71 Yılbaşı kutluyor, % 15,6 Yılbaşını kutlamıyor,
% 50 Başörtüsünü Allah’ın emri olarak görüyor,
% 37 Başbakanın eşi başını açmalı, % 28 Açmamalı diyor,
% 86 Örtülü akrabalarıyla iyi geçiniyor vs...


Sonuç olarak bu kadar soğuk savaşa rağmen;
a- Toplum şeklen değişse de çoğunluğun;
a- Her işine besmele ile başlamaları,
b- İyi ve doğruluğu istemeleri,
c- Kirli ve karanlık işlerden hoşlanmamaları,
d- O güzel ruhu koruduklarını ve tebliğ için batmakta olan gemiler gibi yardım beklediklerini göstermektedir.
b- Bunun yanında özellikle % 23 dini eğitim istemeyen ve % 31 kız erkek arkadaşlığını normal gören bir kesim ve diğer olumsuzluklar toplumdaki çürümeyi göstermektedir.
c- Bunlar ve buna benzer dünya olayları bilinmeden, müslümanlar kendilerini değiştirmeden ve gelişmeden, attığı adımların nereye götürdüğünü bilmeden pek başarılı olamayacaklarını bilmelidirler.